Yazar : Psikolog Mine Sütcü
Psikoloji
Tek Seansla Sorunum Çözülür mü?
Psikoterapinin nasıl işlediğini bilmeden, bu sürecin doğasını anlamadan bu soru herhalde bazılarınızın aklına gelecektir. “Tek seansla sorunum çözülür mü?”
Danışanlarıma, ilk görüşmede ne olabileceğini, ne olmayabileceğini, nasıl bir yol izleyeceğimizi, beklenilenin ne olacağı, alternatif tedavi yöntemlerini… vb. tek tek açıklarım. Buna seans süresi, seans sıklığı, geri bildirimlerde dahil. Aklınıza gelecebilecek her soruyu, mesleki etik ve ahlak çerçevesi içerisinde danışanın da sorularına cevap bulması adına bıkmadan usanmadan anlatırım hatta anlatırız. Anlatırız diyorum çünkü bu konuda benzer sıkıntılar yaşadığını bildiğim meslektaşlarım da var. Bunu yaparkende hiç bıkmam, usanmam çünkü eğitimimizin en önemli unsurlarından biri bu aşamadır. Bu işi severek yapıyorum ve bu işimin en önemli parçalarından biri. Fakat bazen sanki biz Psikologlar, hiç bu açıklamaları yapmamışız gibi daha ilk seanstan çıkan bazı danışanlar sorunun tek seansla çözüleceği yanılgısından çıkamayarak ısrarla 1 saat önce ki durumuyla ilk seans sonunda ki durumunu kıyaslamaya çalışırlar ve hiç birşeyin değişmediğini savunarak kanıt olarakta 1 saat öncesini sunarlar. Bunun gibi benzer olayları çok sık olmasada zaman zaman yaşayabiliyoruz. Şimdi sizlere çok kısa olarak bu sürecin neden öyle hemencecik sonuç vermediğini anlatmaya çalışacağım.
Psikiyatri ilaçlarını aldığınızda bile ilacın etkisini %100 görebilmek için minimum 4-5 hafta geçmesi gerekir. Nörokimyasal bir uyaranla bile bu değişiklik 4-5 hafta sürebiliyorken. Konuşma tedavisi gibi daha derinden ve içten giden bir süreçte gerçekten ne bekleniyor olabilir? Ya da beklenilen şey ne kadar gerçekçi olabilir? Biz psikologların sihirli değneği ya da baktığımızda kişinin zihnini hemen anlamamızı sağlayacak röntgen gibi gözlerimiz yok maalesef. Hiçbir psikoterapi eğitimi almış bir psikolog size seansta da “Şunu yap geçer, bunu böyle yap böyle olur” diyemez.
Bizler sadece sizin sizi iyi tanımanız ve kendinizi keşfetmeniz konusunda “kılavuz kaptan” olabiliriz. Dümen her zaman sizin elinizdedir. Bu yüzden psikoterapide değişim içten gelir, dışarıdan bir uyaranla değil. Dolayısıyla keşke ütopik bir gezegende yaşasaydık da 50 dakikada değil, 1 dakika boyunca bir aletin içine girip sorunlarımızdan kurtulup, yolumuza devam edebilseydik. Fakat maalesef bu bahsettiğim bu dünyada mümkün değil. En azından şimdilik.
Demem o ki, tüm danışan ve danışan adaylarına tavsiyem şudur; Çağımız bilgi-bilişim çağıdır. Bilgiye saniyeler içinde ulaşabiliyoruz. Google’a “Psikolog kimdir? Psikolog ne iş yapar? Psikoterapi nedir? Nasıl bir süreçtir? Ne tür yaklaşımları vardır?.....” vb. aklınıza gelebilecek tüm soruları yazıp aratınız. Tüm bu soruların cevaplarını, güvenilir kaynaklardan, uzman sayfalarından, dernek sayfalarından okuyabilir ve bilinçlenebilirsiniz.
Son olarak, bizlerin yaptığı etik açıklamaların keyfi ve şahsi olmadığını, bunun dünyanın neresine giderseniz gidin evrensel ve standart bir sistem olduğunu daha rahat anlamlandırabilir, dolayısıyla da psikoterapistinizle kuracağınız güven ilişkisine de sağlıklı bir zemin hazırlamış olursunuz.
Umarım, bu süreci bilmeyen, eksik bilen ama öğrenmek isteyen, motivasyonu olan tüm okuyucular için bir faydam olmuştur.
Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
Uzm. Klinik Psikolog Mine Sütcü